Yeni Koronavirus (COVID-19)

Koronavirusler (CoV), soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS-CoV) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS-CoV) gibi daha ciddi hastalıklara kadar çeşitli hastalıklara neden olan büyük bir virüs ailesidir.
Koronavirus Bilgilendirme Toplantısı Videosu

NEDİR?

Yeni Koronavirüs (2019-nCoV), ilk olarak Çin’in Vuhan Eyaleti’nde Aralık ayının sonlarında solunum yolu belirtileri (ateş, öksürük, nefes darlığı) gelişen bir grup hastada yapılan araştırmalar sonucunda 13 Ocak 2020’de tanımlanan bir virüstür. Salgın başlangıçta bu bölgedeki deniz ürünleri ve hayvan pazarında bulunanlarda tespit edilmiştir. Daha sonra insandan insana bulaşarak Vuhan başta olmak üzere Hubei eyaletindeki diğer şehirlere ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin diğer eyaletlerine yayılmıştır.

ÖNLEMLER?

Ellerinizi gün içinde sık sık en az 20 saniye süreyle, su ve sabunla köpürterek ve elinizin tüm yüzeylerini ovuşturarak yıkayın. Eliniz için alkol oranı yüksek el dezenfektanı ya da kolonya kullanın. Elinizde gözle görünen kir varsa elinizi yıkayın. Elinizi göz, burun ve agzınıza götürmekten kaçının.

Mendile hapşırın ya da öksürün, bu işlemden sonra mendili çöpe atıp elinizi yıkayın. Mendil yoksa kolunuzun içini kullanın.

Hasta oldugunu düşündügünüz kişilerle fiziksel mesafenizi koruyun. Birisi yakınınızda hapşırır, öksürürse hemen elinizi ve yüzünüzü yıkayın.

Hastalık riski bulunan alanlarda ya da risk taşıyorsanız maske takın. Bagışıklıgınızı yükseltecek şekilde beslenin. Mümkün oldugu kadar açık havada zaman geçirin.

Hem kendi hem de korumak istediginiz kişilerin yüzüne dokunmayın Gereksiz fiziksel temastan kaçının (tokalaşma, öpüşme vb.)

BELİRTİLER?

Kuluçka (inkübasyon) süresi, virüs vücuda girdikten sonra belirtilerin ve hastalığın ortaya çıkması için geçen süredir. Hastalık, 2-14 gün süren bir kuluçka süresinden sonra birden başlayan yüksek ateş (39 °C) öksürük ve nefes darlığı ile karakterlidir. Bazı hastalarda boğaz ağrısı ve burun akıntısının da olduğu görülmüştür. Ağır seyreden vakalarda ise akciğer enfeksiyonu, ağır akut solunum yolu enfeksiyonu, böbrek yetmezliği gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir.


Yüksek Ateş
(39 °C)

Öksürük

Nefes Darlığı ve
Burun Akıntısı

Boğaz
Ağrısı

TEDAVİ

Hastalığın virüse etkili bir tedavisi yoktur. Hastanın genel durumuna göre gerekli destek tedavisi uygulanmaktadır. Bazı ilaçların virüs üzerindeki etkinliği araştırılmaktadır. Ancak şu an için virüse etkili bir ilaç yoktur.

Sıkça Sorulan Sorular

İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nuriye Taşdelen Fışgın Koronavirus ile ilgili Soru-Cevap:

Bu konuda Çin’de tecrübe fazla olduğu için yayınlar da çıkmaya başladı, özelikle altta akciğer hastalığı olanlarda akciğer kapasitesini düşürdüğü yönde bazı görüşler var ancak bilimsel veriler yetersiz. Ama gençlerde kalıcı akciğer hasarı bıraktığı yönünde bir yayın bulunmamaktadır.
Enfeksiyon geçtikten yaklaşık 4 ila 6 hafta sonra normal yaşantısına dönebiliyorlar. Bu özellikle ağır hastalar için geçerli. Aslında virüs bulaşan hastaların yüzde %80’i hafif-orta seyirli enfeksiyonu geçiriyorlar. Yani evlerinde geçiriyorlar. Yaklaşık %15’inde ise daha ağır geçiriyorlar. % 5’i de kritik hasta dediğimiz hastalar. Bu hastalar yoğun bakım ya da entübasyon dediğimiz makineye bağlanma ihtiyacı olan hastalar. Bu hastalar 4 ila 6 bazen 8 haftada iyileşmekteler.
Salgın ülkemizde yükselme evresinde, bu durumda virüs ne kadar az insana bulaşırsa o insanların sağlık hizmeti alma şansı o kadar yükselir. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarını dikkate almak gerekir. Bu sürecin bir-iki ay kadar sürmesi tahmin ediliyor.
Virüs yüzeylerde yaşayabilir, para da bir yüzey olduğu için paranın üzerinde de yaşayabilir. Çin paraları dezenfekte etmeye çalıştı ama bu çalışma çok başarılı olmadı. Bu yüzden parayla temas halindeyseniz el hijyenine dikkat etmeniz gerekir. Elleri su ve sabunla en az yirmi saniye çok detaylı yıkamak gerekir. Bunun dışında alkol bazlı el dezenfektanı ve kolonya kullanarak virüsün bulaşmasını engelleyebiliriz. Dezenfektan ya da kolonya kullandıktan sonra elleri peçeteyle kurutmayıp dezenfektanın havaya karışmasını beklemek gerekir. Ayrıca elimizde gözle görülür bir kir varsa mutlaka ellerimizi yıkamamız gerekir, kolonya ya da el dezenfektanı bu durumda işe yaramaz.
Virüsün yüzeylerde bir süre yaşayabildiğini biliyoruz ancak bu panik oluşturmamalı bizde paranoya haline gelmemeli, el hijyenini sağlamanız yeterli olacaktır.
Her salgının bir eğrisi vardır. Salgın öncelikle pik yapar, daha sonra salgın eğrisi aşağıya doğru iner. Hepimizin bildiği gibi Çin’de artık yeni vaka görülmemeye başlandı, görülse de tek tük görülüyor. Avrupa şu anda pik yapmış durumda. Bizde de bu salgın yukarıya doğru çıkış noktasında. Öngörümüz bir ay içinde tepe noktasına ulaşacağı yönünde.
İnsanlar korkuyorlar, panik oluyorlar. Aslında panik olmayıp tedbirli olmamız lazım. Mümkün olduğunca hastanelere fazla gitmememiz gerekiyor. Ateşimiz varsa ve düşmüyorsa, öksürüğümüz varsa, özellikle kuru öksürük, nefes darlığı da çekiyorsak hastanelere başvurabiliriz. Şu anda zaten mevsimsel grip dönemini yaşıyoruz. Burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, ateş, özellikle mevsimsel gripte görülür. Ancak ateş ve kuru öksürüğünüz varsa beraberinde de nefes darlığı yaşanıyorsa mutlaka hastanelere başvurulması gerekiyor.
Sıcak hava ile ilgili çok net bir veri yok. Sıcak bölgelerde de enfeksiyon görülüyor, o nedenle çok net bir cevap şu anda elimizdeki verilerle veremiyoruz
Doktorlar ve hastaya müdahale eden sağlık çalışanı, hastanın eğer etrafa partikül saçma olasılığı varsa N95 maske takıyor, çünkü; çok sayıda partikül etrafa saçılacağı için cerrahi maske bu durumlarda korumuyor, N95 maske partikülü tutuyor. Bu nedenle özellikle etrafa partikül saçılma olasılığı olan işlemlerde sağlık çalışanı N95 (filtreli maske) takıyor.
Aşının birkaç ay içinde bulunup üretilip kitlesel olarak tüm dünya ülkelerine gönderilmesi çok mümkün değil. Aşı çalışmaları şu an devam ediyor ama hemen insanlara uygulanabilecek bir aşı şu an itibari ile yok. Bu yüzden bizim kendimizi karantinaya almamız, evde kalmamız gerekiyor. Okulların tatil olmasının sebebi de bu. Sürecin gidişatına göre okulların tatilinin uzaması, sınavların nasıl yapılacağına otoritelerin karar vermesi gerekiyor.
Hastalık bulaşınca hemen ölümcül olmuyor. Sosyal medyada dolaşan bazı videolarda hasta hemen yere düşüyor, titremeye başlıyor ve ölüyor. Böyle bir ölüm koronavirus ile enfekte olmuş bir hastada mümkün değil. Virüs hastaya bulaştığında 100 kişiden 80’i çok hafif atlatıyor. Üst solunum yolu enfeksiyonu gibi atlatıyor. Boğaz ağrısı, burun akıntısı, hafif ateş, öksürük gibi belirtileri var. Enfekte olmuş kişilerin yüzde 15’inde daha ağır şekilde nefes alma güçlüğü, nefes darlığı oluyor. Yüzde 5’i de bu süreci daha ağır geçirmekte. Ama risk grubuna göre oranlar değişebilir. Örneğin 60 yaş üstü, kronik hastalığı olanlar, akciğer hastaları, böbrek hastaları, kemoterapi gören kanser hastalarında ölüm oranı yüksek. Dolayısıyla 40 yaş altında ölüm oranı çok düşük. Ortalamaya baktığımızda da yüzde 2 oranında ölümle sonuçlanan vakalar var.
Koronavirus damlacık yoluyla bulaşır. Biz konuşurken, hapşırırken etrafa partikül yayıyoruz. Virüste bu partiküllerle bulaşabiliyor. Büyük partiküller 1-2 metreden uzağa gidemiyor, yüzeye düşüyor. Yerdeki yüzeye temas etmemek, kirli ellerimizi yüzümüze, gözümüze sürmemek gerekir. Bir metre sosyal uzaklık kuralı bu nedenle var.
Hastaların çok büyük bir kısmı ayaktan hastalığı atlatıyor.
En az bir metre mesafe korunup herhangi bir şekilde temas edilmezse virüs bulaşmaz.
Mevsimsel alerjisi olanların ek bir şey yapmasına gerek yok. Vücudumuzdaki bağışıklık sistemi bu virüslerle savaşıyor, bizim de vücudumuzu güçlendirmemiz gerekir. Protein açısından zengin besinler tüketmek, dengeli beslenmek, bol bol meyve ve sebze yemek, düzenli uyumak ve egzersiz yapmak önemli
Bu virüs akciğerlerdeki reseptörlere tutunarak akciğerde zatürre oluşturmakta. Virüsler çoğalmak için mutlaka canlı bir hücrede yaşar, dolayısıyla bütün virüsler bir reseptöre bağlanarak hücre içine girer ve burada çoğalır. Akciğere bulaşan bu virüs hücre içine giriyor ve zatürre olmanıza sebep oluyor. Akciğer dokusuna zarar verdiği içinde akciğer kapasitesi düşüyor ve nefes darlığı oluşuyor.
Böyle salgınlarda tedavinin bulunması çok kolay değil, uzun yıllar sürebilir, ancak şu an ilaç geliştirilmesi için bir çok çalışma yürütülmekte. Burada amaç, virüsü öldüren ve ilerlemeyi durduran, aynı zamanda da hastaya zarar vermeyen ilaçlar bulmak. Henüz bu konuda başarı sağlanmış değil. Çok yakın zamanda da geliştirilmeyebilir. Ancak şu anda farklı hastalıklar için kullanılan ilaçlarla tedavi yapılmakta.
Altmış yaş ve üstü, şeker hastalığı, böbrek hastalığı, akciğer hastalığı gibi kronik hastalığı olanlar risk grubunda yer alıyor.
Koronavirüsunu 1960’lı yıllardan beri biliyoruz aslında. Nezle ve soğuk algınlığına sebep oluyorlar. O koronoviruslarla günümüzde salgına sebep olan koronovirus farklı. Şimdiki koronavirus, 2002 yılındaki SARS ve 2012’deki MERS koronavirusuna benzer antijenik yapıda. Yani soğuk algınlığına neden olan koronoviruslar farklı.
Bununla ilgili bir çalışma olduğunu düşünmüyorum. Mantıklı düşündüğümüzde enfeksiyon nedeniyle ölen bir hasta, organ nakli için uygun değildir.
Hastanın bademciği olup olmaması bu aşamada çok önemli olmayabilir, enfekte olduktan sonra virüs en önemli etkiyi akciğerlerde yapıyor.
Kronik astım hastalığı olanlar yaştan bağımsız olarak risk grubundadır.
Virüs bulaştıktan sonra 5-6 günde semptomlar görülmeye başlıyor ama bu süre on dört güne kadar uzayabilir. Sonrasında virüsün çoğaldığı dediğimiz bir 1-2 haftalık süreç var. Virüsün çoğalmasına karşı bağışıklık sistemimiz bu virüslerle mücadele etmeye başlıyor. Bu süre de 1-2 hafta sürüyor. Sonrasında iyileşme dönemi başlıyor. Hastadan hastaya göre bu süre değişiklik gösterebiliyor.
Daha önceki koronoviruslardan bildiğimiz kadarıyla virüs sıcak havadan etkileniyor, yani aktif olmuyor. Ancak sıcak ülkelerde de hastaların görülmesi nedeniyle çok net olarak bilemiyoruz sıcaklık artışının virüs üzerinde etkisinin olup olamayacağını.
Virüs, çevre yüzeylerde ortalama 2-3 saat yaşayabilir. Bu hususta el hijyeni çok önemli. Ellerimizi düzgün bir şekilde yıkarsak bu konuda sorun olmaz.
Havada partiküllerin içinde dolaşabilir ama partiküller çok büyük olduğu için çok fazla hareket edemez hava akımı ile; yani bir metreden ileriye gidemez, havada asılı kalamadığı için de yere düşüyor. Dolayısıyla bir metre kadar dolaşıp sonrasında yere düşüyor. Çevre yüzeylerde de kırk sekiz saate kadar yaşayabiliyor.
Salgın dinamiğini yeni yeni anlamaya çalışıyoruz, üç aylık bir süreç. Dolayısıyla bu salgın tekrar ortaya çıkar mı, kaç kişiyi enfekte eder, kaç kişide bağışıklık oluşturur, bir daha ortaya çıktığında kaç kişiyi enfekte eder gibi soruları doğru cevaplamak ilerleyen zamanlarda mümkün olacak.
Asemptomatik kişiler ile ilgili henüz çok net veri yok, ama çok az da olsa semptomu olan kişiler bulaştırıcı diyebiliriz.
Çocuklar enfekte oluyor ama ölüm oranı çok düşük ve çocuklar bu süreci çok hafif geçiriyor, buna yönelik birkaç görüş var; Ace reseptörlerinin çocuklarda daha az olduğuna yönelik farklı farklı görüşler var ama net bir veri şu anda elimizde yok. Otuz yaşın altındaki ölüm oranı çok düşük.
En az yedi saat uyuyup, sağlıklı beslenmemiz gerekir. Eğer farklı bir sebeple doktorunuzun verdiği vitamin takviyesi yoksa, sağlıklı ve dengeli beslenmeniz yeterli.
Eve geldiğinizde kıyafetlerin değiştirilip, el hijyeninin sağlanması gerekir.
Diyabet hastalığı, vücuttaki bağışıklık sistemini azaltıyor. İmmün sisteminin bir ayağı daha az çalışıyor. Bağışıklığı güçlendirmek için risk grubundakilerin ekstra yapması gereken bir şey yok. Diyabet hastalarının şekeri dengede tutması ve doktorlarının önerdiği şekilde beslenmesi gerekir. Çünkü her diyabet hastasına farklı diyet önerileri olabilir.
Şu an için bu konuda çalışmalar devam etmekte. Aşının amacı enfeksiyondan koruma sağlarken bir taraftan da kişide yan etki oluşturmamasıdır.
Çalışmalarda hastaların yüzde doksanında ateş, yüzde yetmişinde öksürük görülmüştür. Bunların dışında ishal, nefes darlığı, burun tıkanıklığı gibi diğer şikayetler hastalarda gözlenmiştir ama bu belirtileri görmeden de bu hastalığı geçiriyor olabiliriz. Ayrıca düşük oranda genç hastalarda da hastalığı ağır geçirme ve ölüm gerçekleşmiştir.
Koronavirus tedavisinde kullanılan ilaçlar var ama bu ilaçlar doktor kontrolünde verildiği için ilaç ismi vermek doğru değil. Hastalığı ağır seyirde geçirenlerde aynı anda birkaç farklı ilaç verilebiliyor ama bu ilaçların hiçbiri bu virüsü spesifik olarak öldüren ilaçlar değil. İnsanların doktor kontrolü dışında başka hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçları temin edip kullanması çok yanlış, her hastaya farklı tedavi yöntemleri uygulanabilir, bu hastalık ancak doktor kontrolünde tedavi edilebilir.
Bu bir seferberlik. Herkes kişisel sorumluluğu alırsa bu salgın, çok daha az hasarla atlatılabilir. Herkes evde kalmalı, sağlıklı beslenmeli, el hijyenine dikkat etmeli; hiç kimse başkalarıyla görüşüp bu salgını yaymamalı.
Ülkemizde bu vitaminlerin kaynağı olan her türlü besin mevcut; bu yiyecekleri yiyemiyorsak, emilimi bozan bir durum varsa bu durumda vitaminler kullanılabilir. Sağlıklı bir şekilde beslenebilen bir bireyin, vitamin kullanmasına gerek yok. Meyve, sebze, et ve yumurtadan da bu vitaminler alınabilir.
Burnumuz tıkandığında, burnumuz aktığında, nezle veya grip olduğumuzda burnumuzu açmak için tuzlu su kullanıyoruz. Onun dışında Bilim Kurulu, Sağlık Bakanlığı ve enfeksiyon uzmanları hiç bir şikayeti olmayan kişilere gargara yapmayı önermiyor. Tuzlu su ya da gargara yapılan bölgede bir travmaya sebebiyet veriyor. Burnumuzun içindeki kıllar partikülleri tutar. Boğazımızdaki bademcikler de mikropları tutar. Akciğerlerimize inen partikülleri öksürükle dışarı atarız. İyi çalışabildiği sürece vücudumuzun mükemmel bir koruma sistemi var, doğal bariyerimizi bozmamalıyız. Sigara bu hastalık için bir risk faktörü olarak tanımlandı. Çünkü vücudumuzdaki bağışıklık sistemine ve akciğer bariyerine zarar veriyor.
Ortalama 5 gün, 2-3 günde de belirtilerini ortaya çıkan vakalar var, fakat ortalama 5-6 gün denilebilir. 14 günün üzerinde bildirilen yok. Bazı yerlerde 20-24 gün olan yayınlar vardı ama onlar itibar görmedi. 14 günün üzerinde semptomların çıkmadığını düşünülüyor şu anda. Bu bir salgın durumu, bu durumda virüs ve hastalıkla ilgili yeni bilgiler geldikçe eski bilgiler güncellenebilir. Bugün konuşulan bilgiler yarın değişebilir. Salgın dinamik bir şeydir. Virüsü, hastalığı öğrendikçe bazı şeyler değişebilir.
Damlacıkları soluyoruz ve dolayısıyla akciğerimize iniyor. Tutunacağı reseptörlerin en fazlası akciğerde olduğundan orada tutunuyorlar ve akciğerde hastalık oluşturuyor.
Gripte ateş, yaygın kas ağrısı ve öksürük görülebilir. Bazı griplerde burun akıntısı ve boğaz ağrısı da olabilir. Buradaki en kritik noktalardan birisi kuru öksürüğün ve ateşin olması ve yüksek oranda devam etmesi ile nefes darlığının ortaya çıkmasıdır. Nefes darlığı, mevsimsel gripte daha az görülen bir durum.
Bu konuda Çin’den deneyimler var. Hastalığı geçiren kişinin tekrar hastalık geçirmediği kabul ediliyor. Şu anki bilgiler bu yönde ve çıkan yazılar da bu şekilde. Belki ilerleyen zamanlarda daha net bilgiler olacak ama şu an kişi bu hastalığı atlattıktan sonra tekrar enfekte olmuyor diyebiliriz.
Çevre yüzeylerde farklı uzunlukta yaşayabiliyor. Ortalama 2-3 saat denilebilir ama 4-5 güne kadar yaşadığı yüzeyler olduğu çeşitli yayınlarda yer aldı.
Bir ilacın ortaya çıkma süresi uzun yıllar alır. Muhtemelen bununla ilgili çalışmalar hızlanacak fakat şu anda bir tedavisi bulunmuyor. Daha önce 2002 yılında SARS’ta da kat edilmiş bir durum yok. Dolasıyla ne kadar sürede ilaç üretileceğine dair şu anda net bir bilgi yok ama çalışmalar çok aktif bir şekilde devam ediyor.
Şu anda Sağlık Bakanlığı’nın rehberi uygulanmakta. Olası olgularda hem boğaz sürüntüsü hem de burun sürüntüsü alınıyor. Sonrasında da bu örnek Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği merkezlere iletiliyor ve test yapılıyor.
Şu ana kadar evcil hayvanlardan bulaşan bir enfeksiyon bulunmuyor.
Bu tarz ilaçların virüsün bağlanmasını arttırabileceği yönünde görüşler var. Bunlar çok net ortaya konmuş bilgiler değil.
Türkiye’nin İtalya gibi olma olasılığı yok. Çünkü bizim önlemlerimiz daha önceden alındı. Evde karantina ve yurtdışından gelenlere karantina uygulanıyor. Okullar erken dönemde tatil edildi. Ama tabii ki tüm dünyada bu salgın varken, Türkiye’nin korunması mümkün değildi. Salgının Türkiye’ye geç gelmesi çok önemliydi. Bir taraftan eğitimlere devam edildi, bir taraftan hastaneler hazırlandı, doktorlar eğitildi ve hazır hale gelindi. Bundan sonrası aslında bizim elimizde. Dışarı çıkmaması gereken popülasyonun mümkün olduğunca evde kalması ve işe gitmesi gerekenlerin el hijyenine titizlikle uyması gerekmektedir. İnsanlar ne kadar evde kalırsa, hasta sayısı ve ölüm oranları o kadar azalacak. İnsanların birbirine temasıyla vaka sayısı artacaktır ama ne kadar artacağını zaman gösterecek.
Şu an öyle testlerin yapıldığı konusunda bir bilgi yok. Ama başka salgın hastalıklarda viral yük ve mortalite arasında ilişki var. Viral yük kanda ya da dokularda ne kadar yüksekse, o kadar ölümcül seyrediyor. Günde 2000 - 3000 arasında tanı testi yapılıyor, viral yük takibi şu an için mümkün değil.
Öngörülen matematiksel modellemelerde toplumun %60’ının enfekte olacağı yönünde. Türkiye için düşünecek olursak, bir anda 30 milyonun enfekte olmasıyla, bir anda 1000 kişinin enfekte olması arasında fark var. %10 - %15’i ya da en azından %5’in ağır seyredeceği biliniyor. 30 milyonun %5’i ile 1000 kişinin %5’i çok farklı. Hastaneler kapasitesi kadar hastayı ancak takip edebilir, bu yüzden de ‘’nasılsa enfekte olacağım, dışarı çıkıp şu stresi atayım; hasta olayım, kurtulayım.’’ diye düşünmek doğru bir yaklaşım değil. Çünkü hastalığın nasıl seyredeceği bilinmiyor. Yüzbinlerce insan aynı anda enfekte olursa bunlardan binlercesinin yoğun bakıma ihtiyacı olabilir ve yoğun bakım şartları buna yetmeyebilir.
Öncelikle risk grubu evde kalmalı. Dışarıda N-95 maskesi yani filtreli maske takanlar ve cerrahi yani basit maske takanlar var. Şu anki öneriler hastalar dışında sağlıklı kişilerin maske takmaması yönünde.
60 yaş üzerinde olanlar, böbrek ve kalp yetmezliği olanlar, akciğer ve astım (KOAH) hastaları, kanser hastaları, özellikle kemoterapi gören hastalar, immun sistemi baskılayıcı ilaç alanlar ve sigara içenler risk grubundadır.
Telefonlar kolonyayla, dezenfektanla silinebilir. Çamaşır suyu telefonu muhtemelen bozabilir.

Bu salgının nerede duracağı bizim elimizde. Burada kişisel sorumluluk çok önemli. Lütfen gerekmedikçe dışarı çıkmayın. Evde kalın. Sağlıklı kalın. Güvende kalın. El hijyenine dikkat edin. Ve bağışıklık sisteminizi güçlendirecek yiyecekler yiyin.

RİSK FAKTÖRLERİ


Sigara Kullananlar

Bebekler

65 Üstü Yetişkinler

 08502836000

  info@istinye.edu.tr